Sana daha iyi bir alışveriş deneyimi sunulabilmesi için sitemizde çerez konumlandırmaktayız, kullanmaya devam ettiğinde çerezler ile toplanan kişisel verilerin Veri Politikamız - Bilgilendirmelerimizde belirtilen amaçlar ve yöntemler ile mevzuatına uygun olarak kullanılacaktır.
Görkemli Bir Destanın Sahneye Yansıması: 'Özsoy' Operası (Konser versiyonu) İlk Türk Operası olma özelliği taşıyan 'Özsoy' operası ile sanatseverlerimizi Anadolu'nun derinliklerinden gelen efsanevi bir yolculuğa çıkartıyoruz. 'Özsoy', ünlü Türk besteci Ahmed Adnan Saygun tarafından bestelenmiş ve hem müzikal hem de dramatik açıdan zengin bir şölen sunuyor. Bu opera, Anadolu'nun geleneksel motifleriyle harmanlanmış etkileyici bir hikâye ile, sanatseverleri adeta tarih ve mitoloji arasında bir köprü kurarak zaman ve mekân ötesine taşıyor. Özsoy'un öyküsü, yalnızca bir aşk hikayesi değil; aynı zamanda cesaret, onur ve kahramanlığın destanı olmanın yanı sıra, izleyicilere destansı bir drama sunarak, sahnede muazzam bir işitsel deneyim yaşatıyor. Eserin ortaya çıkışı 1934 yılında İran Şah'ı Rıza Pehlevi'nin yapacağı Türkiye ziyaretine dayanmaktadır. Bizzat Mustafa Kemal Atatürk'ün direktifleriyle çok kısa bir sürede hazırlanmış ve 19 Haziran 1934 tarihinde ilk defa Ankara Halkevi'nde sahnelenmiştir. İran Şahı'nın çağdaş ve Batılı bir ülke olmak yolunda reformlara girişmesi ve bu yolda Mustafa Kemal Atatürk'ün Türkiye'de yaptığı değişiklikleri kendine model aldığı bilinmekte, Mustafa Kemal Atatürk'ün de Batı ile olduğu kadar komşu ülkeler (Balkanlar, Arap ülkeleri ve İran) ile sağlam dostluk ilişkileri kurmak istemesi göz önüne alındığında Özsoy operası, iki ülke arasındaki bu yakınlaşma ve ittifakı onurlandırmak üzere sahnelenmiş bir eserdir. KONU Feridun, yıllarca halkıyla birlikte savaşmış, halkına en iyi şekilde liderlik etmiş ve adaletli bir hakan olmuştur. Ancak bu başarılar, sadece hakanın soyunun çoğalması ve Özsoy'un devamıyla taçlanacaktır. Baş Şaman, hakan Feridun'a bir yavru vermesi için Tanrı'ya yakarır. Feridun için heyecanlı bekleyiş başlar. Doğum hayırlı bir olaydır, fakat halk ve beyler, kötülükler hakanı Dahhak ile yer altındaki şeytan Ahriman'ın yeni doğan soyun devamına zarar vereceğini düşünerek kaygılanır. Baş Şaman bu kaygıları yersiz bulur ve Tanrı'nın hakan Feridun'un yanında olduğunu söyler. Nihayet, Hatun ikiz oğlan doğurur. Mutlu haber kısa zamanda yayılır. Hatun artık kutsiyet kazanmıştır, saygıyla yüceltilir. Bu haber çok büyük bir sevinçle karşılanmıştır. Hatun bebekleriyle birlikte halkının karşısına çıkar ve bebeklerini yurda armağan ettiğini söyler. Hatun'un bu sözleri Feridun'u çok etkiler. Bu esnada, göğün yedi katından iyi dileklerini sunmak için yedi felekler gelir. Her biri güzel dileklerini sunar. Herkes çok mutlu iken bir anda, törene çağrılmadığı için sinirlenen Ahriman'ın sesi duyulur. Hatun, endişeli fakat güçlüdür; oğullarına zarar vermemesi için Ahriman'a yalvarır, sonra da Tanrı'ya dua eder. Göklerden gelen ses, Ahriman'ın dileğinin sadece üç defa yerini bulacağını, iki oğlanın bu zorlukları atlattığı takdirde Ahriman'ın kaybedeceğini ve iyiliğin kazanacağını söyler.